Wednesday, December 17, 2008

Gramsci, Genç Profesör ve Platone

Bugün yine Gramsci’nin yazılarından yapılmış bir derleme kitabı, The Modern Prince and Other Writings, okuyordum. Kitabın Giriş kısmında anlatılan bir olay hoşuma gittiği için buraya da eklemek istedim. Hepimizin bildiği gibi, Gramsci Ordine Nuovo başlıklı bir gazete çıkarıyor. Kitapta yazdığına göre, Ordine Nuovo’nun Turin’deki ofisleri her çevreden işçilerin toplandığı ve Gramsci’yle işçi hareketinin genel sorunları hakkında konuştukları bir yermiş. Gramsci de bu kişisel etkileşimlere, hareketin başarısı bağlamında çok önem verirmiş. Bir tarafta, Fabrika Konseylerindeki liderliği ve siyasal arenadaki aktifliği ile politik bir lider, diğer tarafta da yayın hayatındaki aktifliği ile bir editör olarak bilinen Gramsci, Ordine Nuovo’nun ofislerinde işçilerle yüz yüze gerçekleştirdiği bu tartışmalar ve konuşmalar sayesinde aynı zamanda bir de kişisel bir rehber niteliğine sahip olmuştu. Bu yüz yüze görüşmelerinde dışında, kitapta yazdığına göre, Gramsci ülkenin dört bir yanındaki işçilerden yüzlerce mektup alırmış ve bunlara hiç üşenmeksizin oldukça ayrıntılı cevaplar yazarmış. Bu mektuplaşma sürecini Gramsci, hem işçilerden öğrenmek ve hem de onlara yardımcı olabilmenin çok önemli bir aracı olarak görürmüş. Buradan hareketle şimdi yukarıda bahsettiğim olayın anlatımına geçebilirim.


Gramsci’yle aynı ofiste çalışan Felice Platone’nin anlattığına göre, bir gün, genç bir üniversite hocası Gramsci’yi ziyaret eder. Platone bu kişiyi şöyle tanımlıyor: “Doğuştan gelen yeteneğiyle, herhangi bir zorlukla karşılaşmadan ve dudaklarında bir gülümseme ile her türlü soruyu cevaplandırabilecek, her konu hakkında fikir beyan edebilecek ve her itirazı saygısızlıkla reddedebilecek türden insanlardan biriydi.”


Daha sonra Platone olayı ve Gramsci ile bu genç üniversite hocası arasında geçen konuşmayı şöyle aktarıyor: “Gramsci’nin bu ziyaretçiyi fark edilmemesi imkânsız bir soğuklukla karşılaması, bende, biraz daha kalmam halinde vaktimi boşuna harcamış olmayacağım düşüncesini uyandırdı ve ben de dikkatlice masamın üzerindeki yığının arasında bir gazete aramaya ve birazdan başlayacak olan konuşmayı beklemeye başladım. Genç profesör işçilere yardımcı olmak istediğini, onları eğitmek istediğini, onlara bir şeyler öğretmek istediğini söyledi. Konuşmanın başından beri Gramsci sessizce durdu; gözlüklerini (?) bir takıp, bir çıkarıyordu. Gördüğüm kadarıyla artık sabrı tükenmek üzereydi. Sonra sakinleşti, bir kâğıt parçasını büyük bir dikkatle katlayıp açmakla meşgul olarak ve gözlerini kaldırmadan, adamı konuşmasının sonuna kadar dinledi. Profesör konuşmasını bitirdiğinde, Gramsci sanki hiç bir şey duymamış gibi ve sanki tamamen farklı şeyler düşünüyormuş gibi profesöre şu soruyu sordu:”


Gramsci: “Sizce, ateşi kullanmayı öğrendikten sonra insanın gerçekleştirdiği en önemli ve en yararlı gelişme neydi?”


Platone: “Diğer adamın (profesörün) şaşkınlıkla baktığını görünce devam etti:”


Gramsci: “Özür dilerim, ama bu, gerçekten, yeterince iyi değil. Fakat söyleyin bana, kaç yıldır okulda işçilerle berabersiniz?”


Profesör: “Aslında ben hiçbir zaman bir işçi olmak istemedim…”


Gramsci: “Kastettiğim bu değil. Sizce, bir entelektüel olarak nitelendirilmeye kim daha layıktır: birtakım bağlantılı bağlantısız bilgileri ve fikirleri depolayan ve kendi işinden başka hiçbir şeyi bilmeyen bir öğretmen, hatta bir profesör mü; ya da ilerlemenin ve gelecekteki dünyanın nasıl olması gerektiği ile ilgili net bir fikre sahip olan ve bu fikir etrafında edinebildiklerini koordineli bir şekilde organize edebilen bir işçi, hatta kültürsüz bir işçi mi?”


Profesör: “Ama ben Marksizm’i çok iyi biliyorum. Daha da ötesi, Marksizm’i idealist bir temele oturttum.”


Platone: “Bu kadarı Gramsci için yetmişti. Birkaç dakika sonra profesör, sanki sihirli bir şey olmuş gibi, bütün ilgisini kaybetti ve yaralanmış gururunu göstermek istemeyen bir insanın ses tonuyla şunları söyleyerek gitti: “Onun, işçilerden öğrenme hakkındaki tavsiyelerini düşüneceğim.”


Antonio Gramsci, The Modern Prince and Other Writings, s. 15.


Gramsci’nin, bu genç üniversite profesörüyle yapmış olduğu konuşmadaki fikirlerini daha gelişmiş bir şekilde hapishanede yazdığı defterlerde, “The Study of Philosophy and of Historical Materialism” veya “The Formation of Intellectuals” başlıklı yazılarında da görebiliyoruz. Orada da felsefenin çok zor bir şey olduğu noktasındaki genel kanaatleri kırmaya çalışan Gramsci, son tahlilde herkesin entelektüel olduğunu söylüyordu.